Paul Graskofp'un, Sultan İkinci Abdülhamîd Han'a sunduğu harita ve raporunda Bitlis Suyu denilen çayın kıyısı boyunca mühim petrol yatakları yer alıyor. Doğu Anadolu'nun bir kısmını ve Güneydoğu Anadolu'nun neredeyse tamamına yakınını kaplayan haritada Diyarbakır, Mardin, Bismil, Hazro
Çayı etrafı, Sinan, Batman Çayı etrafı, Dicle civarı, Midyat, Bedran, Tulan, Siirt, Habur, Fındık, Cizre ve Hakkâri mühim petrol kaynaklarının bulunduğu bölgelerdir. Paul Graskofp daha sonra raporunun değerlendirme kısmına şunları ekliyor: "Bu bölge eğer iyi bir şekilde değerlendirilirse, gelecekte dünyanın en mühim merkezlerinden biri olacaktır."
***
Dünyada on dokuzuncu asırda teknoloji ve endüstri sahasındaki gelişmeler petrolü, dünyanın en kudretli ve rakipsiz maddesi hâline getirdi. O sırada Osmanlı Devleti sınırları içinde yer alan Musul ve Bağdat'ta ise petrolün varlığı bilinmekte ve ibtidâî yollarla da olsa çıkarılmaktaydı.
Petrole olan ihtiyacın artması Musul ve Bağdat petrollerine olan rağbeti de arttırdı. Osmanlı idaresinde bulunan bu bölge ingiltere, Fransa ve Almanya'nın alâkasını çekmeye başladı. Devrin pâdişâhı ise denge siyâsetinin büyük ustası Sultan ikinci Abdülhamîd Han'dı.
Petrol Mücâdelesi Başlıyor...
Sultan İkinci Abdülhamîd Han'a önce ingiltere büyükelçisi gelir. Osmanlı topraklarında arkeolojik kazılar yapacak ilim adamları için izin ister. Sultan, izni verir ama istihbarat elemanlarını da ardından yollar. Kısa bir süre sonra ingiltere büyükelçisi tekrar gelir. Bu sefer beraberinde, kabzası değerli taşlarla süslü, ucu kırık eski bir kılıç getirir. Arkeolojik kazıda buldukları bu eseri pâdişâha sunar. Sultan, kazılarda işçi olarak çalışıp, kendisi için istihbarat toplayan hafiyelerden böyle bir eserin çıkarıldığına dair rapor almamıştır. Bilgi teyit ettirilir. Yapılan kazılarda böyle bir esere rastlanmamıştır. Kazıda bulunduğu iddia edilen kılıç Kapalıçarşı'da işten anlayan esnafa götürülür. Kılıç eski değil eskitilmiştir. Aslında İngilizlerin aradığı da târihî eser değil, petroldür.
O devir için, ingilizlerin bölgedeki rakiplerinden biri olan Almanlar da İngilizlerden sonra arkeolojik kazı yapmak bahanesi ile İkinci Abdülhamîd Han'dan izin istemeye gelirler. Sultan, Alman İmparatoru ikinci Wilhelm ile arasındaki dostluğa güvenerek, Almanlara da izin verir. Ancak, onların aradığı da çanak çömlek değil; petroldür. Esas gayeleri anlaşılan her iki devletin de -sözde- arkeolojik kazı yapma izinleri Sultan ikinci Abdülhamîd Han tarafından iptal edilir.
İngiltere, Fransa ve Almanya'nın petrolün peşini bırakma gibi bir niyetleri yoktur. Bu maksat uğruna bütün siyâsîlerini, askerlerini ve iktisâdî kuvvetlerini seferber edip Musul, Bağdat ve o bölgeyi Osmanlı Devleti'nin elinden almak veya bir oyuna getirip en azından işletme imtiyazına sahip olmak için çalışmalara başlarlar. Ancak hesaba katmadıkları bir şey vardır: Devrin Osmanlı pâdişâhı, Sultan Abdülhamîd Han devleti büyük bir maharetle kullandığı denge siyaseti sayesinde uzun süre savaşlardan ve beraberinde gelebilecek toprak kayıplarından uzak tutmuştur. Şimdi ise mevzubahis olan, birkaç asır denge siyasetinin en mühim unsuru ve dünya siyasetine uzun süre damgasını vuracak olan, Musul ve Bağdat petrolleridir. Sultan İkinci Abdülhamîd Han'ın, Alman teknik komisyonunun yaptığı araştırma neticesinde "gerçek bir petrol gölü" olarak tabir ettikleri bu bölgeyi kaptırmaya hiç niyeti yoktur.
Sıra Abdülhamîd Han'da...
On dokuzuncu asrın son çeyreğine gelindiğinde yabancı devletler Osmanlı Devleti'nin iç işlerine istedikleri gibi müdâhale edebiliyorlardı. Ayrıca kapitülasyonlar yüzünden yabancılar Osmanlı Devleti içinde imtiyazlı hale gelmişler ve Osmanlı Devleti içinde toprak satın alabilme hakkına da sahip olmuşlardı. İstedikleri takdirde değerinin katbekat fazlasını ödeyerek bu petrol gölcüklerinin bulunduğu arazilerden satın alabilirlerdi.
Ayrıca mücâdele kızışır, hâdiseler beklenmedik şekilde gelişir, savaş çıkarsa o an için mâliye hazînesine âit olan ve petrol kaynayan bu bölgenin ingiltere, Fransa veya Almanya tarafından işgal edilmesi gibi bir durum söz konusu da olabilirdi. İşgal edilen bu arâziler hiçbir hak iddia edilmeksizin işgal eden devletin olacaktı. Oysa bu arâziler mâliye arâzisine yani devlete değil de pâdişâha âit olsa, şahsî mülkiyet kabul edilecek ve herhangi bir işgal neticesinde pâdişâhın şahsî malı olarak kalacaktı. Onun vefâtı hâlinde ise bu mülk evlatlarına geçecek yani yine sultanın âilesine kalacaktı.
Sultan ikinci Abdülhamîd Han, bütün bu meselelere çözüm bulmakta çok gecikmedi. Bütün menfî şartları dikkate alan sultan, petrolün bulunduğu bölgelerin ve stratejik ehemmiyete sâhip arâzilerin mâliye hazînesinden alınarak, Hazîne-i Hâssa'ya yani kendi husûsî hazînesine dâhil edilmesine ve bu şekilde koruma altına alınmasına karar verdi. Zaman kaybetmeden çıkarılan emirlerle bu arâziler sultanın hazînesi olan Hazîne-i Hâssa'ya dâhil edilerek Sultan ikinci Abdülhamîd Han'ın şahsî mülkü hâline getirildi. Böylece petrol kaynayan bu arâziler hem yabancılar tarafından satın alınmaktan hem de herhangi bir işgal durumunda, elden çıkmaktan korundu. Sultan ikinci Abdülhamîd Han'ın bu arazileri şahsî mülk hâline getirerek sağladığı diğer bir fayda ise, bu arazileri devlet mülkü olmaktan çıkararak, Düyûn-ı Umûmiye'nin menfî durumlarından kurtarmasıydı. Bunun netîcesi olarak da, Düyûn-ı Umûmiye yerine Hazîne-i Hâssa'ya gelecek olan gelirleri Osmanlı coğrafyasına yapacağı hayır eserleri için kullandı. Bununla birlikte Sultan İkinci Abdülhamîd Han çeşitli târihlerde çıkardığı üç emir ile Musul ve Bağdat petrol, gaz madenlerinin araştırma ve çıkarma imtiyazını da Hazîne-i Hâssa'ya yani kendi şahsî emlâkine dâhil etmiştir.
Petrol Haritası Hazırlanıyor...
Sultan ikinci Abdülhamîd Han, hiç vakit kaybetmeden Hazîne-i Hâssa Nezâreti'ne alınan madenler üzerinde araştırmalar yapmak ve verimlilik derecelerini tespit etmek gayesiyle Avrupa'da maden işlerinden anlayan uzman arayışına girişmiştir. Uzman arama çabaları kısa süre içinde netîce vermiş ve Fransız maden uzmanı Emile Jakraz getirilmiştir.
Jakraz, Hazîne-i Hâssa Nezâreti'nde başmühendis olarak 1895 târihinde hizmete başlamış ve ilk olarak Bağdat bölgesine gönderilmiştir. Daha sonra ise Musul'a geçerek bu iki vilâyet çevresinde bulunan petrol madenleri üzerinde derinlemesine araştırmalar yapmış, yaptığı bu araştırmaları raporlar ve haritalar hâlinde pâdişâha sunmuştur. Jakraz bu raporlarda bölge petrollerinin ıslahı için neler yapılabileceği, ıslah çalışmaları için masrafların ne kadar olacağı ve petrolün kârı ve menfî durumları üzerinde durmuştur.
Avrupa'dan getirilen diğer bir mühendis ise Alman maden mühendisi Graskofp'tur. Graskofp da Fransız maden mühendisi Jakraz gibi petrol bölgesinde araştırmalarda bulunmuş ve bölgenin tafsilatlı (detaylı) bir petrol haritasını çıkarmıştır. Paul Graskofp'un, Sultan İkinci Abdülhamîd Han'a sunduğu harita ve raporunda Bitlis Suyu denilen çayın kıyısı boyunca mühim petrol yatakları yer alıyor. Doğu Anadolu'nun bir kısmını ve Güneydoğu Anadolu'nun nerdeyse tamamına yakınını kaplayan haritada Diyarbakır, Mardin, Bismil, Hazro Çayı etrafı, Sinan, Batman Çayı etrafı, Dicle civarı, Midyat, Bedran, Tulan, Siirt, Habur, Fındık, Cizre ve Hakkâri mühim petrol kaynaklarının bulunduğu bölgelerdir. Paul Graskofp daha sonra raporunun değerlendirme kısmına şunları ekliyor: "Bu bölge eğer iyi bir şekilde değerlendirilirse, gelecekte dünyanın en mühim merkezlerinden biri olacaktır."
Sultan Abdülhamîd Han'ın Tahttan İndirilmesiyle Gelen Son...
Sultan İkinci Abdülhamîd Han 1909'da, hem de ona ihtiyacın en çok olduğu bir zamanda tahtan indirildi. Ondan sonra devletin başına geçenler, diğer meselelere olduğu gibi Musul ve Bağdat petrollerine de gerekli alâkayı göstermediler. Abdülhamîd Hân'ın Hazîne-i Hâssa'ya geçirerek şahsî mülk hâline getirdiği ve bu sayede koruma altını aldığı petrol arazilerine tam tersini uyguladılar; bu arazileri, Hazîne-i Hâssa'dan mâliye hazînesine geçirdiler. Zaten Sultan Abdülhamîd Han tahtan indirilmişti, şimdi ise petrollerimiz sahipsiz ve korumasız kalmıştı. Sonrası ise malum...
Ahmet APAYDIN
Yedikıta, Şubat 2009
Ahmet APAYDIN
Yedikıta, Şubat 2009
Bibliyografya
BOA, HH.THR. 233/47
BOA, HH.THR 239/60
BOA. İ.DH 87615
BOA, İ.HUS 1316.Ca.2
BOA, İ.HUS 1320.Ş.17
BOA, BEO 331253
BOA, Musul-Kerkük ile İlgili Arşiv Belgeleri (1525-1919), Ankara 1993.
BOA, Plan, Fotoğraf ve Belgelerle, Osmanlı Döneminde Irak, istanbul 2006.
Cemil Koçak, Abdülhamîd'in Mirası, İstanbul 1990.
Cevdet Küçük, -Abdülhamîd II", DİA, I, istanbul 1988, s. 216-224.
Arzu Terzi, Bağdat-Musul'da Paylaşılamayan Miras Petrol ve Arazi, istanbul 2007.
Arzu Terzi, "Hazine-i Hassa", DİA, XVII, İstanbul 1998, s. 137-141.
E. Mahmut Sami, Abdülhamîd'in Petrolleri, çev. Sevtap Demirci, istanbul 2008.
Ebulfaruk Önal-Sabit Bekçi, Sultan ikinci Abdülhamîd Han'ın Hayır Eserleri, Çamlıca Basım Yayın, İstanbul 2007.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.