Sayfalar

5 Mayıs 2013 Pazar

Hasret olduk eski istibdâda (baskıya) biz



31 Mart Olayı, II. Abdülhamid Han, osmanlı devleti, Yakın Tarih



Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın saltanat zamanını istibdat (baskı) devri îlan eden İttihat ve Terakki cemiyeti, hürriyet, adalet ve müsavat (eşitlik) teraneleri ile 1908 yılında İkinci Meşrutiyeti "Hürriyet" ismi ile îlan ettikten sonra bir tertiple meşhur 31 Mart isyanını çıkarmış ve pâdişâhı tahttan indirdikten sonra milleti kan deryasında boğmaya başlamışlardı.

İttihatçıların hürriyet teraneleri birçok şâir ve edip tarafından desteklenmişti. Hattâ büyük halk kitleleri arasında da revaç bulmasından kısa bir müddet sonra hürriyet perestlerin pişmanlığı ve istibdat(baskı) devri dedikleri o 33 yıllık huzur devrini mumla aramaya başlamaları ibret vericidir.

Bunlardan Süleyman Nazîf, Sultan İkinci Abdülhamid devrine olan hasretini şöyle dile getirmiştir:

Pâdişâhım, gelmemişken yâda biz
İşte geldik senden istimdada biz
Öldürürler, başlasak teryâda biz
Hasret olduk, eski istibdada biz.

Dem-bedem coşmakta fakr u ihtiyaç
Her ocak sönmüş ve susmuş, millet aç
Memleket matemde, öksüz taht u taç
Hasret olduk eski istibdada biz.

İkinci Abdülhamit Han'ın Merhameti



II. Abdülhamid Han, osmanlı devleti, osmanlı padişahları


Sultan Abdülhamîd Han'ın musahibi Nâdir Ağa anlatıyor:Sultan Abdülhamid Han devrinde, size fakir bir memurun macerasını anlatayım!..

Aksaray'da oturan fakir bir memur... Ayda, o zamanın parasıyla 500 kuruş alıyor. Zevcesi hâmile ve doğum yakındır. Nihayet, beklenmedik, tedariksiz bir anda sancılar başlıyor. Mevsim de kış... Adamın on parası yok... Ne doktor getirtebilir ne de ebe... Ne yapsın şimdi bu adam!... Hemen Bakırköy Postahânesi'ne koşuyor. O zaman Yıldız'a telgraflar yalnız Bakırköy Postahânesi'nden çekilebilirdi. Zât-ı Şâhâne'ye hitaben acıklı bir telgraf çekiyor... Aynı günün gecesi, Sultan Abdülhamîd Han, salonda otururken, telgrafı arz ediyorlar. Bir kere, bir kere daha okuyor ve mırıldanıyor:

"Demek benim tebaam arasında bu kadar çaresiz kalanlar da varmış..." Hükümdar, derhâl beni çağırttı ve emretti:

Hemen bir saray arabası hazırlat ve sarayın doktor ve ebelerini gönder! Son süratle gitsinler! Şu bir kese altını da al, hediye olarak götür, çocuğun masraflarına karşılıktır. Bana da hızla neticeyi bildir!..."Huzurdan çıkar çıkmaz. Yanımda Besim Ömer ve eski şehremini Cemil Paşa gibi en muktedir doktorlar, hastanın imdadına yetiştik. Sabaha karşı döndüğüm zaman, Sultan'ın hâlâ uyanık olduğunu hayretle gördüm. Sultan bu kadar basit bir iş üzerinde bile merak ve heyecanla, dalgın ve düşünceli neticeyi bekliyor. Belki de bu basit hadiseyi, devlet reisiyle tebaadan en basit fert arasındaki ince bağ noktasından fevkalâde ehemmiyetli buluyordu.


Sultana, nûr topu gibi bir oğlan çocuk doğduğunu ve kendisine babası tarafından "Abdülhamîd" ismi verildiğini söyledim. Sultanın çehresinde ılık bir his gezindi, rahat bir nefes aldı ve huzur içinde istirahat köşesine doğru uzaklaştı, gitti. Gerisini siz hesap ve hayal ediniz!

Bu güne değin en çok tıklanılanlar