Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın Filistin'de Toprak Satışını Yasaklaması"Eğer Herzl, senin, arkadaşın ise ona nasihat et, bu mevzuda bir adım daha atmasın. Ben bir karış toprak bile olsa satmam. Zîrâ bu vatan bana âit değil, milletime âittir. Benim milletim bu topraklan savaşta kanlarını dökerek kazanmışlar, onu kanları ile verimli kılmışlardır. Bu toprak bizden sökülüp alınmadan evvel, biz onu tekrar kanlarımız ile sularız. Benim Suriye ve Filistin alaylarımın efrâdı birer birer Plevne'de şehîd düşmüşlerdir. Onlardan bir tanesi dahi dönmemek üzere muharebe meydanlarında canlarını vermişlerdir."
(Sultan İkinci Abdülhamid Han)
Osmanlıların "Arz-ı Filistin" dediği topraklar aslında üç coğrafî bölgeden oluşuyordu: Kâzımiye Nehri'yle Mukatta Nehri arasındaki bölge yani "Akkâ Sancağı": Mukatta Nehri'yle Zerduludce Nehri'nin kaynağı arasındaki "Nablus Sancağı" ve Nablus'un güneyinde Berseba vâdisine kadarki mıntıka olan "Kudüs Sancağı".
Osmanlıların mülkî idâre sistemine göre Kudüs, 1887 yılında merkeze bağlı müstakil bir mutasarrıflık hâline getirilmiştir. Bir yıl sonra Beyrut vilâyeti oluşturulmuş ve Kuzey Filistin'deki iki sancak, Nablus ve Akkâ, bu vilâyetin sınırları içine alınmıştır. Böylece Filistin iki kısma ayrılmıştı. Filistin'in kuzeyi Beyrut valiliğinden idâre edilirken, Kudüs mutasarrıfı, mukaddes toprakların güney kısmından mesuldü.
Beyrut vilâyetine bağlı Akkâ Sancağı'nın her biri bir kaymakamın idâresinde olan ve merkez Akkâ kazası, Hayfa, Tiberyas, Safed ve Nâsıra (Nazareth)'dan oluşan beş kazası vardı. Osmanlıların "Nablus" dediği sancak ise merkez kaza, Cenin, Benî Sa'b ve Cemâ'în olmak üzere dört kazadan oluşuyordu. Kudüs-i Şerîf Mutasarrıflığı ise 127 köyden oluşan merkez livâsı, 58 köyden oluşan Yafa, 91 köyden oluşan Gazze ve 52 köyden oluşan Halîlü'r-Rahman kazalarına bölünmüştü.
Filistin'in Osmanlı idâresinde bulunması, Siyonistlerin bütün teşebbüslerinin Osmanlı üzerinde artarak devam etmesine sebep olacaktır. Siyonistler, Filistin'de bir Yahûdî yurdu kurulması için önce, belirli bir meblağ karşılığında Filistin topraklarını satın almayı planlamışlardır. Siyonistler, bir yandan Osmanlılarla müzakerelere devam ederken, diğer yandan da Filistin'de kolonizasyona girişmişler ve taraftarlarını tarıma bağlı iskân merkezleri kurmak sûretiyle Arz-ı Mev'ud'da (Vaad edilmiş topraklarda) iskân etmeye başlamışlardı.
İşte Yahûdîlerin bir gün Filistin'e dönerek burada bir "Yahûdî devleti" kurma emeli olan Siyonizm böylece uyanmaya başlamıştır. Osmanlı Devleti'nin zayıflaması neticesinde de Siyonistler bu hedeflerini tatbike koymaya başlamışlardır.
|
Kubbetü's-Sahra |
Siyonizm'in kurucusu Theodore Herzl 1896 yılında yayınladığı "Der Judentaat" adlı eserinde bu hedefin maddelerinden bahsetmiştir. Herzl, fikrini gerçekleştirmek maksadıyla Avrupa ve Amerika'da yaşayan Yahûdî ileri gelenleri ile görüşmeler yapmış, çok büyük para kaynakları elde etmiştir.
Theodore Herzl'in teklifi
Theodore Herzl nabız yoklamak maksadıyla Haziran 1896'da istanbul'a gelmiştir. Herzl, Sultan ikinci Abdülhamîd Han'dan Filistin'in Yahûdî göçlerine açılması ve buranın muhtar bir Yahûdî idâresine sahip olmasına karşılık, Osmanlı'nın Avrupa devletlerine olan borçlarının ödenmesi ve Avrupa basınında pâdişâh lehine propaganda yapmak tekliflerini sunmak için görüşme talebinde bulundu. Ancak kendisi pâdişâh ile görüşemeyip, tekliflerini yakın adamı Polonyalı Philip Newlinsky vasıtasıyla yapmıştır. Sultan ikinci Abdülhamîd Han ise bu tekliflere hiddetlenmiş ve şöyle cevap vermiştir:
"Eğer Herzl, senin, arkadaşın ise ona nasihat et, bu mevzuda bir adım daha atmasın. Ben bir karış toprak bile olsa satmam. Zîrâ bu vatan bana âit değil, milletime âittir. Benim milletim bu topraklan savaşta kanlarını dökerek kazanmışlar, onu kanları ile verimli kılmışlardır. Bu toprak bizden sökülüp alınmadan evvel, biz onu tekrar kanlarımız ile sularız. Benim Suriye ve Filistin alaylarımın efrâdı birer birer Plevne'de şehîd düşmüşlerdir. Onlardan bir tanesi dahi dönmemek üzere muharebe meydanlarında canlarını vermişlerdir."
Bu cevap üzerine Herzl hayal kırıklığına uğrayarak ikâmet ettiği Viyana'ya geri dönmüştür.
29-30 Ağustos 1897'de isviçre'nin Basel şehrinde bir "Dünya Siyonist Kongresi" toplanarak, Basel Programı denilen ve Filistin'i bir "Yahûdî Millî Yurdu" haline getirmeyi ihtiva eden bir karar alınmıştır. Dünya Siyonist Kongresi'nin toplanmasını sağlayan Theodore Herzl, Filistin'i Yahûdî millî yurdu hâline getirecek olan komitenin de başkanlığına getirilmiştir.
Nüfus arttırma gayretleri
Filistin'de bir Yahûdî yurdu kurma gayesinin gerçekleşmesi yolunda bölgedeki Yahûdî nüfûsunu arttırmak için buraya göçü sağlamaya çalışmışlardır. Sultan ikinci Ab- dülhamîd Han, Yahûdîlerin bu tehlikeli niyetlerini sezdiğinden dolayı Filistin'e göçü yasaklamıştır. Artık Yahûdîler Filistin'e sadece ziyaret için gelebilecekler ve bu süre üç ay olacaktı. Kendilerine verilen kırmızı tezkeredeki ikâmet süresi dolunca Filistin'i terk edeceklerdi. Fakat Yahûdîler yine de gizli olarak ve çeşitli yollardan gelip Filistin'e yerleşme teşebbüsünde bulunmuşlardır.
|
Kubbetü's-Sahra'nın avlusu - Yıl 1900 |
1883'te çıkarılan bir irâde-i seniyye ile de Yahûdîlere mülk satışı yasaklanmıştır.
Ayrıca pâdişâh Hazîne-i Hâssa'daki şahsî mal varlığı ile Filistin'de mümkün olduğu kadar fazla toprak alarak, Yahûdîlerin toprak satın almalarını engellemeye çalışmıştır. 1891'de çıkarılan bir irâde-i seniyye ile hiçbir Yahûdî'nin Osmanlı vatandaşlığına alınmayacağı ve Yahûdîlerin Osmanlı topraklarına yerleşmelerine müsaade edilmeyeceği belirtilmiştir. Daha sonra çıkarılan bir emir ile de başta Filistin olmak üzere bütün Osmanlı topraklarında Yahudilere toprak ve mülk satışı yasaklanmıştır.
Hîle ile Filistin'e yerleşmeleri
Bu sırada Said Paşa'nın bir gafleti neticesinde Filistin'de arazi ve mülk satın alanların hepsinin Siyonist olmadığı ve son günlerini ibadetle geçirmek isteyen bazı Mûsevîlerin de burada toprak satın almalarına mâni olmanın haksızlık olduğunu beyan ile 1893 ilkbaharına kadar Filistin'de kânûnî yollarla toprak satın almış olanların Siyonizm ile münâsebetlerinin olmadığına dâir konsolosluklarından aldıkları belgeye göre tapuları verilmiştir.
Osmanlı Devleti bu kararla 1893'e kadar Siyonistlerin gayr-ı resmî yollardan almış oldukları toprakları da tasdik etmiş olma durumuna düşmüştür.
Yahûdîler Filistin'e kânûnî olarak yerleşmenin mümkün olmadığını anlayınca artık hileli yollara başvurmaya başlamışlardır. Rus ve Doğu Avrupa Yahûdileri önce Almanya, Avusturya veya İngiltere'ye uğrayıp bu devletlerin vatandaşlığına geçip sonra Filistin'e sızmışlardır. Bunu gören Osmanlı Dâhiliye Nezâreti yeni tedbir alarak, 1898 Ağustos'unda Kudüs mutasarrıfı, yabancı devletlerin Filistin temsilcilerine bir bildiri dağıtarak, bundan böyle Filistin'in milliyet tefriki gözetmeksizin bütün Yahudilere kapalı olduğunu tebliğ etmiştir.
Filistin'e yerleşmek için Sultanın tahtından inmesi lâzım
21 Kasım 1900 tarihinde de Yahûdîlerin Filistin'e yerleşmelerini önleyici bir tedbir olarak "Mukaddes Topraklara Duhûliye Şartları" adı altında yeni tedbirler getirilmiştir. Bu şartlara göre, Filistin'i ziyaret edecek her Yahûdî, üzerinde mesleği, milliyeti ve ziyaret sebebi yazılı bir tezkere veya pasaporta sahip olacaktır. Yahûdîlerin elindeki bu tezkere Filistin'e ulaşınca salâhiyetli makamlarca alınıp kaydedilecek, otuz günlük sürenin dolmasından sonra ise sınır dışı edileceklerdi.
Meşru yollarla Sultan ikinci Abdülhamîd Han'a isteklerini kabul ettiremeyeceklerini anlayan Yahûdîler, kendi emellerinin gerçekleşmesi önünde Sultan İkinci Abdülhamîd Han'ı büyük bir mâni olarak görmüşlerdir. Onun için de sultanı tahttan uzaklaştırmanın yolunu aramaya başlamışlar ve bu maksatla Jön Türk grubu içerisinde çalışmalara başlamışlardır. İttihat ve Terakkî Cemiyeti içerisinde büyük rolü bulunan Emmanuel Carasso bu yolda en çok faaliyet gösterenlerden birisidir.
Emmanuel Carasso sultanın huzurunda Emmanuel Carasso, Siyonist bir heyetle 17 Eylül 1901'de Sultan İkinci Abdülhamîd Han'ın huzuruna çıkarak, Rusya'da zulüm gören Yahûdîlerin Filistin'e yerleştirilmesi ve muhtar idâreye sahip olmaları karşılığı olarak 20 milyon altın teklif etmiştir. Bu tekliflere sinirlenen Sultan ikinci Abdülhamîd Han heyeti huzurundan kovmuştur. Herzl, istanbul'a ikinci gelişinde Mâbeyn İkinci Kâtibi İzzet (Holo) Paşa ile görüşmüştür. izzet Paşa, Sultan İkinci Abdülhamîd Han'ın, Yahûdîlerin Filistin dışında bir yere Osmanlı uyruğunu kabul etmek şartıyla yerleştirilmelerine izin verdiğini, karşılık olarak da Osmanlı borçlarının ödenmesini istediğini belirtmiştir. Ancak Herzl, Filistin'e yerleşmeye müsaade edilmediği için bunu kabul etmeyip, İstanbul'dan tekrar eli boş ayrılmıştır.
Siyonizm siyâsî bir meseledir Sultan İkinci Abdülhamîd Han, "Siyonizm"i siyasî bir mesele olarak görmüş ve Yahûdîlerin Filistin'e yerleşmek istemelerindeki asıl gayelerinin Filistin'e sadece masumane bir yerleşme şeklinde olmayıp, burada bir devlet kurmak olduğunu sezmiştir.
|
Kubbetü's-Sahra'nın avlusu - Yıl 1900 |
Herzl'le görüşen ve bütün Siyonist kongrelerini takip eden Osmanlı elçisi Tevfik Paşa, Berlin'den gönderdiği bir raporunda; Herzl'in asıl maksadının müstakil bir Yahûdî devleti kurmak olduğunu, bunun için Filistin'le yetinmeyeceğini, komşu ülkelere de yayılacağını yazmıştır.
Yahûdîler red cevabı alınca, Sultan Abdülhamîd Han'a karşı fiilî tavır alarak, sultanı tahttan indirme faaliyetlerini arttırdılar. Filistin'den toprak satın alıp yerleşmek için bu sefer bazı sanayi ve ziraat şirketleri kurarak, şirket için toprak satın aldıklarını basamak olarak gösterip, büyük topraklar satın alma yoluna gittiler. Devlet idaresi bunu fark edince Suriye ve Beyrut vilayetleri ile Kudüs sancağında bu çeşit şirketlerin kurulmasını yasaklamıştır.
Yabancılara toprak satışına dikkat!
Sultan İkinci Abdülhamîd Han zamanında, Filistin'de yabancıların toprak alım ve satımına çok dikkat edilmiştir. Nablus sancağına tâbi Kefersaya köyünde arazi satın almış olan Fransa tebaasından Nersis Natanel'e geçici senet verilmiştir. Çünkü yapılan incelemede aldığı araziye Musevi iskân edeceği anlaşıldığından asıl senet verilmemiştir. Daha sonra da Nersis Natanel'in vekili araziye ağaç ekme izni istemiştir. Müracaatı değerlendiren Meclis-i Vükelâ, 21 Nisan 1908'de aldığı kararda araziyi işlemek açısından asıl senet ile geçici senet arasında bir fark olmadığını ve araziye ağaç ekebileceğini belirtmiş ama araziye Yahûdî göçmenlerin yerleştirilmesine kesinlikle müsaade edilmemesini istemiştir.
Sultan ikinci Abdülhamîd Han'ın bütün titizliğine ve çabasına rağmen bazı devlet adamlarının ihmal ve basiretsizlikleri ve yabancı devletlerin Siyonistler lehine Osmanlı'ya müdahale etmeleri ve siyasî nüfuzlarını kullanarak Osmanlı Hükümeti'nin tatbik ettiği kısıtlama ve yasakları birer birer ortadan kaldırarak Siyonistlerin işini kolaylaştırmaları ile Siyonistler binlerce taraftarlarını Filistin'e yerleştirmeyi başarmışlardı.
İkinci Meşrutiyet'in ilanı ve tavizler
Reşad Paşa, Yahûdî ve Hıristiyanlara Bâb-ı Âlî'nin koyduğu sınırların üstünde inşâ izni verdiği için daha mutasarrıflığının ilk yılı dolmadan vazifeden uzaklaştırılmıştır.
Osman Kâzım Bey, İngiliz-Filistin şirketi mukaddes topraklarda şubeler açıp, malî muamelelere başlayınca, mutasarrıflığın bazı hizmetlerini karşılamak için Siyonistlerden borç almaktan çekinmemişti. Sultan Abdülhamîd Han, bu durumu öğrenince Osman Kâzım Bey'i Kudüs'ten alarak Haleb'e tayin etmiştir.
1904 yılında Osman Kâzım Bey'in yerine tayin edilen Ahmed Reşid Bey de aynı şeyi yapmış, vilayetin vergi açığını kapatabilmek için İngiliz Şirketi'nden borç alınca derhal vazifesinden alınmıştır. Kanun ve yasaklar Sultan ikinci Abdülhamîd Han tahtta olduğu müddetçe çok sıkı takip edilmiş, ancak İkinci Meşrutiyet'in ilanındaki serbest durumdan faydalanan Yahûdîler faaliyetlerini iyice arttırmaya başlamışlardı.
İttihatçılar, ikinci Meşrutiyet'in ilanı ile birlikte Filistin'e Yahûdî göçlerini yasaklayan Sultan ikinci Abdülhamîd Han'ın bütün kararlarını kaldırmışlardır. Meşrutiyet'in ilanından sonra Siyonistler, merkezi Yafa olmak üzere bir Filistin Ofisi açmışlar ve bu ofisin teşebbüsüyle Filistin Toprak Geliştirme Şirketi'ni kurmuşlardır. Bu şirketin başına getirilen Alman asıllı bir iktisatçı olan Dr. Ruppin, Filistin'e gelen göçmenleri koloniler kurarak istihdam etmiştir. Yahûdîler, 1908-1914 yılları arasında satın aldıkları elli bin dönüm arazi üzerinde dokuz yeni çiftlik ve yerleşim merkezi kurmuşlardır. Ruppin, Yafa yakınlarında 139 haneden ve 1500 kişiden oluşan bir Yahûdî şehri olan Tel-Aviv (İlkbahar Tepesi)'in temellerini atmıştır.
Yahûdîler Birinci Dünya Savaşı'nda İngilizlerin yanında yer alıp, kurdukları Yahûdî Lejyoner kuvvetiyle onlar için savaşmışlardır, ingilizler de Yahûdîlerin bu hizmetine karşılık Balfour Deklarasyonu'nu yayınlamışlardır. Osmanlı Devleti savaştan yenik çıkıp, bölgeden çekilmek durumunda kalınca, ingiliz birlikleri 9 Aralık 1917 günü öğleden önce şehre girmişler ve böylece israil Devleti'nin temeli atılmıştır.
"Ba'de harabi'l-Basra.."
Netice olarak, Sultan ikinci Abdülhamîd Han, Yahûdîlerin Filistin'e yerleşmesini önlemek maksadıyla 1883 ve 1891 yıllarında çıkardığı kanunlarla Filistin'de Yahûdîlere mülk satışını yasaklamıştır. Filistin'e normal yollarla yerleşemeyeceklerini anlayan Yahûdîler bu sefer yabancı ülkelerin vatandaşlığını alarak ve çeşitli şirketler vasıtasıyla toprak satın alma yoluna gitmişlerse de buna da Osmanlı Devleti mânî olmuştur.
İkinci Meşrutiyetle birlikte ittihat ve Terakki'nin Sultan ikinci Abdülhamîd Han'ın koyduğu kanunları kaldırması ile Filistin'e Yahûdî göçleri hızlanmıştır. İttihatçılar dört sene gibi bir zaman içinde koca devleti savaşların ve felâketlerin içerisine sürüklediklerinden, devletin bu göç ve toprak satışlarına mânî olacak gücü de kalmamıştır. Göçün ve toprak satışlarının önüne tekrar geçilmek istenmişse de "ba'de harabi'l-Basra" hükmünce iş işten geçmiş ve kısa bir zaman sonra ortada ne devlet ve ne de tatbik edilecek bir kanun kalmıştır.
Özcan F. KOÇOĞLU
YEDİKITA / ŞUBAT 2009
Kaynaklar
Başbakanlık Osmanlı Arşivi
BOA. A.AMD.90/5. 1275 1.23
BOA. Y.PRK DH 7/29
BOA. A.MKT.MHM. 423/80-1; 495/44; 509/5-19; 559/40
BOA. Y.PRK PT 10/11
BOA. A.MKT.NZD. 313/6
BOA. Y.PRK TKM 29/76; 38/51
BOA. A.MKT.UM. 221/49; 563/11
BOA. Y.PRK UM 28/86
BOA. A.VRK. 847/18; 847/22
BOA. Y.PRK. ASK. 127/105; 76/73
BOA. DH. MKT. 1341/91; 1341/91; 1351/37; 1351/37; 1585/53-1
BOA. Y.PRK. AZJ 33/3; 33/32; 34/57; 27/39
BOA, DH.MUİ. 15-3/23; 15-3/23; 27-1/66; 67/62.
BOA. Y.PRK.BŞK. 3/7; 51/100; 80/55.
BOA. DH.EUM. 4.ŞB. 12/50; 16/24
BOA. Y.PRK. DH.7/23.
BOA. DH.EUM.KLH. 1/17
BOA. Y.PRK. EŞA 13/67; 12/32
BOA, DH.KMS 46-1/29.
BOA. Y.PRK. MYD. 10/64
BOA. DH.MKT. 1339/66; 1341/91; 1341/91; 1351/37; 1362/5;
BOA. Y.PRK. PT 13/58 1362/5; 1367/18; 1399/83
BOA. Y.PRK. TKM.
BOA, DH.SYS 27/6.
BOA. Y.PRK. ZB 14/117; 18/41; 19/14; 6/23; 8/43; 9/30
BOA, DH.ŞFR 49/228.
BOA. Y.PRK.A. 8/75
BOA. DH.UMVM 64/3
BOA. Y.PRK.ASK. 105/62
BOA. HAT. 1363/53840
BOA. Y.PRK.AZİ 33/3
BOA. HR.SYS. 2759/39; 2862/41
BOA. Y.PRK.AZN 5/22; 6/4; 1/8; 23/104; 23/5; 23/59
BOA. I. DH. 101862; 96900; 97971; 97972; 100986; 83195;
BOA. Y.PRK.BŞK 6/77; 64/28 83573; 862/69004; 96609; 96898; 96899
BOA. Y.PRK.EŞA 39/85; 39/85
BOA. İ.HR. 159/8511-1; 273/16528; 290/18196; 2 - 1319.B.1
BOA. Y.PRK.HR. 25/49'
BOA. İ.HUS. 49/2; 49-1; 99922; 1/1310/M-041; 2, 1319.B.1;
BOA. PRK KOM 7/19 35/1312.N.58; 49/1314.Ra.44
BOA Y.MK. 11/49
BOA, MV 118/91; 205/143.
BOA. Y.PRK.MŞ. 1/33; 4/22; 5/18; 6/49
BOA. Y.PRK. BŞK. 26/62.
BOA. Y.PRK.MYD 10/64
BOA. Y MTV 61/51.
BOA. Y.PRK.SH 5/16
BOA. Y PRK AZN 7/34; 17/27.
BOA. Y.PRK.ŞH 3/102
BOA. Y PRK TKM 31/57
BOA. Y.PRK.TKM 29/76
BOA. Y PRK ZB 12/77; 14/15; 19/4
BOA. Y.PRK.UM. 56/45
BOA. Y.A.HUS. 380/18; 377/51; 380/18; 506/48; 509/26.
BOA. Y.PRK.ZB 13/29; 1/21; 3/90; 30/24; 30/70
BOA. Y.A.RES. 55/61; 93/38; 93/6
Mim Kemal Öke Kutsal Topraklardg Siyonistler ve Masonlar, İstanbul 1991
BOA. Y.EE 136/110; 136/56; 4/36 1313; 10/34; 136/48; 136/54 75/11,75/6,40/145
Ömer Osman Umar, "Osmanlı Döneminde Yahudilerin Filistin'e yerleşme Faaliyetleri", Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2002, c. 12, S. 2, s. 421-438.
BOA. Y.MTV 53/24; 64/12; 69/17; 181/114; 181/22; 281/172;
298/141; 37/86
SULTAN İKİNCİ ABDÜLHAMÎD HAN DİYOR Kİ
"Yahûdîler ise, kadîm (eski) mefkurelerine merbut (bağlı) olarak, Arz-ı mev'udu, kendilerine dînî kanâatlerine göre vaad edilmiş topraklarda müesses (kurulmuş) müstakil İsrail devleti hasreti içindedirler. Bu topraklar da bizim Kudüs Sancağı'mızın hudutları içindedir. Bu beldedeki, Hazîne-i Hâssa'ya âit Çiftlikât-ı Hümâyûnlar'ı evvelâ satın almak, daha sonra da doksan dokuz sene müddetle kiralamak teklifinde bulunmuşlardır. Görülüyor ki, bir devletin tebeası veya halkı olmak kâfi gelmiyor. Kânun önünde (nazarında) müsâvât (eşitlik) temin etmek de gayeyi temine bazen yetmiyor."
(Fethi Okyar, Üç Devirde Bir Adam, İstanbul 1980, s. 95.)